Bankaların müşterilerine kredi çektirirken hayat sigortası yaptırması yerleşmiş bir uygulamadır. Banka tarafından tüketicilere yaptırılan hayat sigortası neticesinde banka kredi borcunu teminat altına almakta yani kendini korumaya almakta ve kredi çeken kişinin ölmesi halinde sigorta poliçesi kapsamında bankaya ödeme yapılmaktadır. Kredi borçlusunun ölünce borcunun bitip bitmeyeceği ise kredi çekerken yapılan hayat sigortasının ölümden sonra kalan borcu karşılayabilecek olmasıyla ilgilidir. Kredi borçlusu öldüğünde kalan banka kredi borcu sigorta tarafından karşılanır ve böylelikle mirasçılar bu borçtan kurtulur. Ancak ne yazık ki iş uygulamada bu şekilde ilerlememekte sigorta şirketleri ödememe yapmamakta ısrar etmekte ve bankalarda neticesinde mirasçılara başvurmaktadır.
Bankaların böyle bir hakkı yoktur sigorta şirketinden önce mirasçılara takip yapamaz. Yerleşik içtihatlar da bu yönde olup; bankanın sadece limitin yeterli olmadığı bakiye alacak için tüketicinin mirasçılarından talepte bulunabileceğine de dikkat çekmiştir.
Yargıtay 13. Hukuk Daire’si tüketicileri ilgilendiren çok önemli emsal bir kararında;
“Kredi kullanan tüketici adına yapılan hayat sigortası poliçesi mevcutken, bankanın tüketicinin ölümü nedeniyle, tüketicinin mirasçılarından ödenmeyen bakiye kredi alacağının tahsili için dava açması veya icra takibi başlatması, sigorta hukukunun temel ilkelerine ve sigorta yapılmasının amacına aykırılık oluşturacağı gibi sigorta yapılmasına duyulan güven ve itimadı da zedeler. Bu nedenle banka alacağını öncelikle sigorta poliçesinden tahsil etmelidir” demiştir. Yani bankanın sigortaya yapılması gereken takibin kredi borçlusunun mirasçılarına yapılması halinde sigorta yapılmasına duyulan güven ve itimadın zedeleneceği bu sebeple önce sigortaya başvurulması gerektiğini açıklamıştır.
Yine bir yüksek mahkeme kararından özetle;
“Davalıların murisi, bankadan kullandığı krediye teminat oluşturmak üzere bankanın talebiyle hayat sigortası yaptırmıştır. Esasen kredi veren bankanın talebi ile tüketici tarafından yaptırılan hayat sigortası, tüketicinin kendi isteğiyle yaptığı bir sigorta olmayıp, bankanın talebi üzerine kendi alacağına teminat oluşturmak üzere yapılan bir sigortadır. Sigorta poliçesinde, tüketici sigortalı, banka lehtar ve sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirketidir. Poliçenin daim (alacaklı) ve mürtehini (rehin) bankadır. Rizikonun gerçekleşmesi halinde, bankanın poliçe teminatı kapsamında kalan bakiye kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerekir. Sigorta şirketi lehtar konumunda olduğundan, bankaya karşı tüketicinin sağlık sorunları olduğunu, örneğin kalp hastası veya kanser hastalığını gizlediğini ileri süremez. Çünkü sigorta poliçesini düzenleyen, sigorta şirketinin kendisi veya yetkili acentasıdır. Bankanın elinde hayat sigortası poliçesi gibi kolayca alacağını tahsil etme imkânı varken, sigortacının ödeme talebini geri çevirdiği şeklindeki bir gerekçeyle, poliçe limiti kapsamında kalan alacağı için icra takibi başlatması veya dava açması TMK 2. Maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık oluşturur.
Açıkça bahsedildiği şekilde tüketici işlemi niteliğindeki banka kredileri nedeniyle, hayat sigortası yapılmış olması durumunda, bankanın poliçe limitindeki kalan kredi alacağı için öncelikle o sigortayı yapan şirkete başvurup tahsil edilmesi zorunludur. Bu durum, bankanın tüketicinin mirasçılarına başvurabilmesi için bir ön dava şartıdır. Banka sadece tüketicinin poliçesinin limitinin karşılamadığı bakiye alacak için mirasçılarına başvurabilir.