Evliliğin son aşaması olan düğün merasiminde eşlerin akrabaları ve yakınları tarafından altın; bilezik, kolye, saat gibi aksesuar ve takılar takılması artık adet haline gelmiştir. Bu eşyaların genel adı ziynet eşyasıdır. Ziynet eşyaları, altın, gümüş vs. gibi kıymetli cevherlerden yapılarak insanlar tarafından kullanılan süs eşyası, aksesuar olarak nitelendirilmektedir.
Tabii ki hiç kimsenin evlenirken veya evliliğin ilk başlarında yani her şeyin sorunsuz bir şekilde ilerlediği dönemlerde, bu eşyaların kimde durduğunu veyahut kime ait olduğunu sorgulama ihtiyaçları genel olarak bulunmamaktadır. Ne zaman ki evlilik birliği sıkıntılı bir dönemden geçer ve iş boşanma aşamasına gelirse ziynet eşyalarının maddi boyutu ve kime ait olduğu gibi sorunlar da ortaya çıkmaya başlamaktadır. Nitekim boşanma davası sonucunda ziynet eşyalarının, eğer tabii ki kullanılmamışsa, kimde kalacağı sorunu veya kullanıldığı bir durumda ise ne amaçla kim tarafından kullanıldığı ve kullanılan bedelin iadesi; en sık karşılaşılan uyuşmazlık konuları olarak mahkeme kararlarına yansımaktadır.
Yargıtay’ın kararlarına da birçok kez konu olmuş ve bu hususla ilgili içtihat oluşmuştur. Bu jürisprüdans göre; düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Anlaşılacağı üzere ziynet eşyaları kadına özgülenmiş olup erkek tarafından harcandığı takdirde aksi bir durum olmadıkça kadına iadesi gerekmektedir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/1769 E. , 2018/13037 K. sayılı ilamı).
Makalemize konu somut olayda da, tarafların ziynet eşyalarının tüp bebek tedavisi için kullandığı her iki tarafça da kabul edilmiş ancak kadının geri iade edilmemek üzere erkeğe verdiği ispatlanamamıştır. Yani ziynet eşyalarının kadın tarafından geri iade edilmemek üzere erkeğe verildiğinin ispat edilememesi halinde boşanma durumunda erkeğin kadına, harcanan ziynet eşyalarının bedelini ödemek zorundadır.