Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, aynen seçenek yaptırıma çevirme, erteleme müesseselerinde olduğu gibi hükmün ve cezanın kişileştirilmesi müesseselerinden birisidir. Özellikle de hayatında ilk defa suç işleyen kimselerin hemen cezalandırılmasını ceza adaletiyle hedeflenen amaca uygun görmeyen yasa koyucu, bu kimselerin bir şansa daha ihtiyacı olduğunu düşünmüştür.
Filvaki, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesin bir mahkumiyet anlamında değildir. Bu sebeple de ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığından hukuk hakimi, kişiye verilen HAGB kararı ile bağlı olmayacaktır.
Aksi düşünüldüğünde beş yıllık denetim süresi içerisinde bir suç işlendiğinde mahkemece hüküm açıklanacak ve temyiz hakkı doğacak; şayet yapılan temyiz incelemesinde ceza mahkemesi kararı bozulursa hukuk mahkemesinin kararının dayandığı sebepte ortadan kalkacağı için yargılamanın yenilenmesi dahi gündeme gelecektir. Diğer taraftan, beş yıllık denetim süresi bittikten sonra menfi tespit davası açıldığında da ortada ceza mahkemesi kararı bulunmayacağından sebep ile hukuk hakimini bağlayıcı bir karardan söz edilemeyecektir.
İzah edildiği üzere, ceza mahkemesince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönündeki karar kesin bir mahkumiyet kararı anlamında olmadığından hukuk hâkimini bağlayıcı nitelikte değildir. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2014/13765 E. , 2015/6081 K. sayılı ilamın da maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hâkimini bağlamayacağının kabulü gerekir diyerek, hukuk davalarında ilgili hakkında verilen HAGB kararının etkili olmayacağına hükmetmiştir.