Kira sözleşmesi, bir şeyin kullanılma ve yararlanma hakkının belirli bir bedel karşılığında malın asıl sahibinden bir başkasına devrini sağlayan ve o kişiye şahsi bir hak sağlayan bir akittir. Kiracının o malı kullandığı süre boyunca taraflarca kararlaştırılan kira bedelini ödeme borcu olup kiralayanın ise kiralananı kiracıya kullanılabilecek şekilde teslim etme sorumluluğu bulunmaktadır.
Ev kiralarının giderek artmasının bir sonucu olarak kiracılar ve ev sahipleri arasında problemler giderek artmaktadır. En büyük problemlerden biriside artan kira bedellerinin kiracılara çok büyük bir külfet olması ve bunun sonucunda kira bedelinin ev sahibine ödenememesidir. Bu durumda ev sahibinin başvurabileceği yasal yollar elbette ki vardır ancak ev sahipleri bazen kiracıları evden çıkartmak için farklı usulsüz yollara başvurabilmektedirler. Tabii ki her somut kiracı ve ev sahibi ilişkisinde farklı olaylar yaşanabilmektedir. Ancak kiracıların böyle durumlarda haklarını bilmesi ev sahibine karşı tutumu ve kiralanın kullanımının konforu açısından önem arz etmektedir.
Bu durumu Yargıtay’ın bir kararına da yansıyan bir somut olayla izah etmek gerekirse; ev sahibi tarafından kiranın alınamamasından kaynaklı olarak kiracının oturduğu evin kapı ve kilitleri değiştirilmiştir. Bu durumda ev sahibi kira bedelini tahsil edemediği için doğrudan kiralananın kiracının kullanım alanı dışına atılması amacı varsa da bu usulüne uygun değildir. Zira kiracının o ev içerisinde bir kullanım hakkı ve o kullanım hakkının kendisine sağladığı bir özel hayatı bulunmakta olup halihazırda da ev kiralayanın fiili hakimiyeti altındadır. Özel hayat ile ilgili bir çok hak Anayasamız ve yasalarımızda koruma altına alınmıştır. Dolayısıyla ev sahibinin bu tutum ve davranışı kiracının özel hayatına da bir müdahale sonucu doğuracaktır.
Yüksek mahkemede söz konusu kararda, ev sahibinin evin kapı ve kilitlerini değiştirmesinin ve kiracıyı mağdur etmesinin hakkı olmayan yere işgal (tecavüz) suçunu oluşturacağı ifade edilmiştir. Şöyle ki;
Hakkı olmayan yere tecavüz suçu, başkasına ait bir taşınmaz vs. kullanıma ayrılmış yerlere tecavüz suretiyle işlenen bir malvarlığı suçudur. Türk Ceza Kanunu m. 154’ te ‘’Mal varlığına karşı suçlar’’ bölümünde düzenlenmiştir. Söz konusu suçun cezası suçtan zarar gören kimsenin bu hakka tecavüz eden kimseyi şikayeti üzerine altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezasına mahkum edilmesidir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2014/6511 E., 2014/201424 K.)
Kısacası, kiraya verenin kiracının kira bedelini ödememesi nedeniyle böyle bir davranışta bulunması TCK kapsamında bir suç olarak nitelendirilmiştir.