Haberleşme içeriklerinin, haberleşmenin muhatabı olan kişilerin rızası dışında ifşa edilmesi, yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, özetle; içeriği öğrenme yetkisi bulunmayan kişinin eylemi; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 132/2. madde ve fıkrasında tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamındadır. Kısacası, belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü kişisel verinin, bir başka üçüncü kimse tarafından ele geçirilmesi, Türk Ceza Kanunu’nun 136. maddesinde ‘‘Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme’’ başlığı altında suç olarak tanımlanmıştır.
Kişilerin sadece sır olarak nitelendirilen kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hüküm bulunmamakta olup aksine gerçek kişilerle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması, bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda ‘‘kişisel veri’’ olarak kabul edilmektedir.
Nitekim, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2018/8152 E., 2019/4986 K. sayılı ilamına, kişinin rızası dışında cep telefonunu alarak arama kayıtlarına baktığı iddiasına konu olan somut olayda; kişiye ait haberleşme vasıtası olan cep telefonunun kim ile hangi süreyle görüştüğüne ilişkin bilgilerin, kişisel veri kapsamında olduğu haberleşme olarak nitelendirilemeyeceği bu nedenle kişinin rızası dışında cep telefonunu alarak arama kayıtlarına bakmak, kiminle ne sıklıkla görüştüğünü kontrol etmek, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçunu oluşturacağına hükmetmiştir.