Mirasın reddedilmesi, murisin (miras bırakanın), ölümü üzerine yasal veya atanmış mirasçıların ölen kişinin bütün malvarlığını buna aktif ve pasif malvarlıkları da dahil olmak üzere yani terekenin tamamını reddetmesi olarak ifade edilebilir.
Miras hukukunda, hukuk sistemimizde kabul edilen bir ‘‘külli halefiyet ilkesi’’ bulunmaktadır. Bu ilke doğrultusunda, yasal ve iradi mirasçılar murisin vefatının ardından başkaca hiçbir eylem ve işlem gerekmeksizin kendiliğinden mirasçılık sıfatına haiz olurlar. Akabinde bu sıfatın kazanılmasıyla birlikte artık murisin borçlarından sadece tereke ile değil yani şahsi malvarlıklarıyla da artık o borcu ödeme konusunda bir yükümlülükleri mevcuttur.
Murisin ölümü ile malvarlığı da mirasçılara derhal intikal eder. İntikalin gerçekleşmesi için mirasçıların bir işlem yapmasına veyahut bir irade açıklamasına –mirası kabul ettiklerine dair- gerek bulunmamaktadır. Bu hak kanundan doğar ve derhal mirasçı sıfatına haiz olan kişilere malvarlığı intikal eder. Yukarıda bahsettiğimiz ilkenin bir sonucu olarak miras bir bütün halinde intikal eder. Ancak murisin malvarlığı borç içerisinde olabilir yani malvarlığı borçlarını karşılayamayabilir ve hatta malvarlığının fazlasıyla üzerinde bir borcu olabilir. Bu nedenledir ki, Miras Hukuku’nu düzenleyen kanun maddelerinde mirasçıların bu sorumluluktan kurtulabilmeleri için bir kurum mevcut olup bu müessese ‘‘mirasın reddi’’ müessesidir.
Bu müessesedeki hakkı kullanmaya sahip olan mirasçılar; yasal ve iradi mirasçılar olup reddi miras kurumu ancak mirasın bu kişilere intikalinden sonra mümkün hale gelebilmektedir.
Yasal veyahut iradi mirasçılar, murisin son ikametgâhının bulunduğu yere bağlı görevli Sulh Hukuk Mahkemesine yazılı veya sözlü bir beyanda bulunarak reddi-miras yapabilirler. Mahkemeye yapılacak bu beyanda hiçbir şart ve koşul öne sürülemez yani miras şartsız ve koşulsuz reddedilmelidir.
Mirasın birinci derecedeki tüm mirasçılar tarafından reddedilmesi halinde dahi mirasın murisin ikinci derece de bulunan mirasçılarına geçmeyeceği, Türk Medeni Kanunun 612. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Şöyle ki; en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddedilen mirasın, sulh hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği, tasfiye sonunda arta kalan değerlerin ise sanki birinci derecedeki mirasçılar mirası hiç reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceğini düzenlemiştir.
Kısacası, murisin malvarlığı somut olaylara göre bazen tamamen borca batık olabileceği gibi bazen de malvarlığı borcu karşılayabilmekte ve artık bir değer meydana gelmektedir. Bu durumda mirasın reddedilip edilmeyeceği somut olaya göre takdir edilebilecektir. Ancak birinci derecedeki mirasçılar tarafından reddedilse dahi artık bir değer varsa; tereke tasfiye olunur yani borçları karşılayabilecek düzeyde satılabilir ve bu borçlar ödendikten sonra geriye kalan bir kısım varsa bu kısım sanki red işlemi gerçekleşmemiş gibi birinci derecedeki mirasçılara intikal eder.
Yüksek mahkeme olan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’ de 20/12/2020 2010/15137 E. 2010/20977 K. sayılı ilamında da, mirasın reddedildiğinde dahi terekenin tasfiye edileceğini ve bu tasfiyeden sonra kalan kısmın ret işlemi vaki olmamış gibi birinci derece mirasçılara verileceğine hükmetmiştir.