Doktrinde ve günümüzdeki güncel yargı kararlarında da kabul edildiği üzere, aralarında sözleşme ilişkisi bulunan taraflardan herhangi birinin eyleminin sözleşmeye aykırı olması halinde, karşıdaki tarafın ruhsal veya bedensel bütünlüğü açısından zarara yol açmışsa, haksız eyleme benzer bir etkinin varlığının kabulüyle oluşan manevi zararın tazmini gerekmektedir.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesinin (d) bendine bakıldığında, hizmet, “Bir ücret ya da menfaat karşılığı yapılan ya da yapılması taahhüt edilen mal sağlama dışındaki her türlü tüketici işlemi” olarak tanımlanmıştır. Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir. Daha önce de ifade edildiği üzere ayıp esasen kötü ifanın özel bir görünümüdür. TKHK m. 13(1)’de yer alan geç ifaya ilişkin ifade bir kenara bırakılacak olunursa, ayıbın genel tanımına da uygun bir şekilde, ayıplı hizmet “(…) taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir” şeklinde tanımlanmaktadır. Hükmün ikinci fıkrasında tanım daha somutlaştırılmıştır. Söz konusu hükme göre, “Hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taşımayan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır”. Bu tanımlar ayıplı mal tanımı ile aynıdır.
YARGITAY H.G.K E.2013/13-492 K. 2014/87 sayılı ve 12.02.2014 tarihli kararında
DOMUZ ETİ YEDİRİLDİĞİ İDDİASIYLA AÇILAN TAZMİNAT DAVASI (Tatil Amaçlı Kalınan Otelde Davacıların Kaldıkları Dönemden Kısa Bir Süre Sonra Yapılan Denetimlerde Son Kullanma Tarihi Geçmiş ve Menşei de Tespit Edilemeyen Et Ürünlerinin Tespit Edildiği – Manevi Tazminat İsteminin Kabulü Gerektiği)
Manevi zarar, teknolojideki gelişmeler, ilişkilerde meydana gelen çeşitlilik, zarar türlerinin artması gibi sebeplerle dar yorumlanmaması gereken, günün koşullarına ve olayın özelliğine göre hâkimin serbestçe takdir edeceği, bir zarar çeşididir. Bunun dar yorumlanması Kanunun lafzına da ruhuna da uygun düşmeyecektir. Aralarında sözleşme ilişkisi bulunan taraflardan birisinin eylemi sözleşmeye aykırı olması yanında karşıdakinin ruhsal veya bedensel bütünlüğü açısından zarara da yol açıyorsa, haksız eyleme benzer bir etkinin varlığının kabulüyle oluşan manevi zararın tazmini gerekmektedir. Davalının işlettiği tatil köyünde davacıların konakladığı dönemden kısa bir süre sonra yapılan denetimlerde sağlığa zararlı, son kullanma tarihi geçmiş ve menşei de tespit edilemeyen et ürünleri ve bu arada ayrıca domuz etinin de tespit edildiği görülmüştür. Bu durumda davacıların kaldıkları dönemde kendilerine de bu etlerden yedirildiği kanaatiyle açtıkları manevi tazminat isteminin kabulüne dair mahkeme kararı yerindedir.
Kural olarak tüketici, hizmetin ifa edildiği tarihten itibaren otuz gün içerisinde bu ayıbı sağlayıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, sözleşmeden dönme, hizmetin yeniden görülmesi veya ayıp oranında bedel indirimi haklarına sahiptir. Tüketicinin sözleşmeyi sona erdirmesi, durumun gereği olarak haklı görülemiyorsa, bedelden indirimle yetinilir. Tüketici, bu seçimlik haklarından biriyle birlikte 4. maddede belirtilen şartlar çerçevesinde tazminat da isteyebilir. Sağlayıcı, tüketicinin seçtiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Sağlayıcı, bayi, acente ve 10. maddenin 5. fıkrasına göre kredi veren, ayıplı hizmetten ve ayıplı hizmetin neden olduğu her türlü zarardan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Sunulan hizmetin ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Daha uzun bir süre için garanti verilmemiş ise, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile ayıplı hizmetten dolayı yapılacak talepler hizmetin ifasından itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Ayıplı hizmetin neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Ancak, sunulan hizmetin ayıbı, tüketiciden sağlayıcının ağır kusuru veya hileyle gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.
Tüketici Hukuku kapsamlı ve geniş dava yelpazesine sahip spesifik bir alandır. Bu hukuk dalında yaşadığınız problemleri veya danışmak istediğiniz durumları Tüketici Hukuku alanında uzman avukatımız ile görüşerek çözebilirsiniz.