Türk Medeni Kanunu kapsamında, boşanma aşamasında tarafların davranışları kusuru derecelerine ayrılarak değerlendirilmektedir. Boşanmada kusuru genellikle; “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” olarak ele alınarak değerlendirilir ve akabinde eşlerin kusur durumlarına göre boşanma neticesinde birbirlerinden talep etmiş oldukları hususların haklılığı değerlendirilir.
Her evliliğin dinamiği kendi içerisinde farkı olduğundan, davranışlar ve kusur boyutu her evlilikte ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Nitekim Yargıtay’da “ Her evlilik kendine münhasırdır.” Diyerek, davranışların her evlilikte ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini bir kere daha ifade etmiştir.
Fakat evlilik birliği içinde şiddet genellikle ağır kusurdur. Dolayısı ile şiddet gören adam yahut kadın eğer ki kendi davranışlarında şiddet eyleminin önüne geçen daha ağır bir kusur yoksa boşanma konusunda haklı olup nafaka, maddi ve manevi tazminat almaya hak kazanacaktır.
Şiddetin bir boşanma sebebi olduğunu yukarıda ifade ettikten sonra, Yargıtay’ın şiddete rağmen evlilik birliğini sürdürmeye devam eden eş bakımından vermiş olduğu bir karara değineceğiz. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/2911 E. ve 2020/ 4577 K. sayılı ilamı uyarınca; “ Şiddete rağmen eşiyle barışan ve evliliği devam ettiren eş, daha sonra bu şiddeti diğer eşe kusur olarak yükleyemez.” Demiştir. Dolayısı ile şiddet, ağır kusur olup boşanma sebebidir fakat şiddeti affeden tarafın daha sonra buna dayanarak bir hak iddia etmesinin önüne geçilmiş durumdadır.
Siz de Aile Hukuku kaynaklı tüm sorularınız için internet sitemizde yer alan telefon numarasından bizleri arayarak alanında uzman avukatlarımızdan danışmanlık alabilirsiniz.