Anne ve baba için ortak velayet düzenlemesinin, Türk hukuk sistemine ‘’açıkça’’ aykırı olduğunu iddia etmek veya Türk toplumunun yapısı ve temel ilkelerini ihlal ettiğini söylemek pek de mümkün değildir.
Medeni hukukumuzdaki soy bağı hükümleri, her hukuk sisteminde olduğu gibi bizde de soy bağını kuran (oluşturan) hukuk sistemine tabidir. Fakat anne, baba ve çocuğun ortak bir milli hukuku var ise, soy bağı hükümlerine o hukuk, mümkün olmadığı takdirde ortak mutad mesken hukuku uygulanır (MÖHUK madde 17/1).
Belirli bir olayda uygulanacak yetkili hukuk hükümleri Türk kamu düzenine aykırı ise bu hüküm uygulanamaz, Türk hukuku uygulanır (MÖHUK madde 5/1).
Ortak velayet ile ilgili bizim hukuk sistemimizde, boşanma veyahut ayrılık konusunda hüküm kurarken, mümkün oldukça anne ve babayı dinleyip çocuk vesayet altında ise vasi ve vesayet makamının düşüncesini alarak, anne ve baba haklarını ve müşterek evlatları ile olan kişisel ilişkilerini düzenlemektedir.
Velayet verilmeyen eş ile çocuğun ilişkilerinde, çocuk için öncelikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararı esas tutulmaktadır. Elbette bu eş, müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerine ekonomik şartları oranında katılmak zorundadır (TMK madde 182/1-2).
Çocuk ergin değil ise, anne ya da babasının velayeti şarttır. Yasal bir neden bulunmadıkça velayet anne ve babadan alınamaz.
Vasi atanması hususunun hakim tarafından gerekli olduğu belirtilmedikçe, kısıtlanan ancak ergin olan çocuk veya çocuklar anne ve babanın velayeti altında kalmaktadır (TMK madde 335).
Evlilik birliği sürdüğü müddetçe anne ve baba velayeti hep birlikte kullanır. Evlilik birliği sona ermiş veya fiilen ayrı yaşayan çiftlerde ise hakim muhakkak velayeti eşlerden birisine verir.
Anne ve babanın evli olmaması halinde velayet anneye ait olmaktadır. Anne küçük, kısıtlı veya öldü ise ya da velayet anneden alınmış ise hakim, müşterek çocuğun menfaatini gözeterek vasi atamakta veya velayeti babaya vermektedir (TMK madde 337).
Genel bir bakış ile kamu düzeni kuralları, bir ülkede kamu hizmetinin iyi olarak yerine getirilmesi, devletin asayiş ve emniyet ve bireyler arasındaki ilişkilerde sükunet ve ahlak kurallarının uygunluğuna yarayan kuralların tamamıdır.
Herhangi bir yabancı hukukun kuralının Türk hukukunda farklı olması halinde veya Türk hukukunun emredici hükümlerine açıkça aykırı olması gibi sebeplerle yabancı kararın tenfizi reddedilemez. Çünkü burada esas alınacak olan husus, yabancı bir mahkeme kararının Türk Hukuk sisteminde bir ya da birden fazla kanun maddesine aykırı olmasından ziyade, Türk Hukuk sisteminin temel değerlerine, Türk örf ve adetleri ve ahlak anlayışına Türk yasalarının dayandırıldığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa’da mevcut olan temel hak ve özgürlüklere, milletler arası alanda geçerli ortak ve kabul gören hukuk prensiplerine, ikili devlet antlaşmalarına, gelişmiş olan toplumların ortak olarak benimsediği adalet ve ahlak anlayışına, medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine bakmak olmalıdır (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 2010/1 E. 2012/1 K).
Görüldüğü üzere kamu düzeni kavramı ve iç hukukumuz ile ilgili anlattıklarımıza göre ‘’ortak velayet’’ düzenlemesi, Türk kamu düzenine göre ‘’açık bir şekilde’’ aykırı olduğu veya Türk toplumunun temel menfaatleri ve temel yapısını ihlal ettiğini söylemek mümkün bulunmamaktadır.
Ortak velayet konusunda ihtilafı olan veya hukuksal danışma ve bilgi edinmek isteyenlerin ofisimiz ile irtibat kurmaları ve bu konuda donanımlı Aile Hukuku avukatlarımızdan bilgi ve tavsiye almaları yeterlidir.