Ülkemizde yürürlükte olan ve yıllardır birçok ülkeye de örnek olmuş, o ülkeler tarafından kabul edilen ve kullanılan maddeleri barındıran 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, yasal mirasçıların bazılarını, miras bırakanın tasarruf özgürlüğüne karşı özel olarak koruma altına almıştır. Bu kişilerin, murisin üzerinde tasarruf edemeyeceği yani miras bırakanın dahi paylarını vermekten kaçınamayacağı özel bir miras hakları vardır. İşte biz bu miras hakkı için saklı pay kavramını kullanmaktayız. Miras bırakan, terekesine(aktif ve pasif dâhil bütün mal varlığı) ilişkin davranışlarda bulunurken, söz konusu kanunda sayılan mirasçıların şahsi olarak güvence altına alınmış paylarını ihlal etmemek zorundadır. Bu durumun aksi halinde murisin terekesine ilişkin yapmış olduğu tasarruflar bu kimselerin özel ve zorunlu miras paylarının alınmasını engellediği ölçüde kısıntıya maruz kalırlar.
Medeni Kanunun murisin tutumlarına karşı hususi olarak koruma altına aldığı zaruri miras paylarına ‘’saklı pay’’ (mahfuz hisse) , bu miras payı bulunan miras sahiplerine de ‘’saklı pay sahibi’’ ‘’ (mahfuz hisseli) mirasçı ‘’ adı verilmektedir. Muris, bahsedilen zaruri mahfuz hisseleri haricinde terekenin kalan kısmı için serbestçe tasarrufta bulunabilir. Türk Medeni Kanunun’ da saklı paylı mirasçılar tahdidi olarak sayılmış olup 3 gruba ayrılmıştır. Bunlardan birincisi altsoy, ikincisi ana-baba, sonuncusu ise sağ kalan eşin saklı pay hakkıdır. TMK’ da evvelden murisin kardeşleri de mahfuz hisseli mirasçılar olarak sayılmaktayken 2007 yılında gerçekleştirilen değişiklikle beraberinde ‘’kardeşler’’ saklı pay sahibi mirasçılardan sayılmamıştır.
Altsoy, ana-baba, ve sağ kalan eşin saklı miras pay oranları gene kanunumuzda sayılmıştır. Altsoy için yasal miras payının yarısı, ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri, sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü. Farklı vaziyetlerin farklı hususi durumları olacağı sebebiyle birkaç örnek ile izah edelim. Örnek-A) Murisin altsoyunun saklı payı miras oranı yasal miras payının ½’sidir. Miras bırakanın 3 tane alt soyu ve eşinin de hayatta olduğunu düşünelim. Böyle bir durumda vefat eden kişinin 4 adet yasal mirasçısı ortaya çıkmaktadır. Yasal düzenlemelere göre sağ kalan eş, altsoy ile birlikte yasal mirasçı olduğundan yasal miras payı ¼ olur. Altsoyun yasal miras payı kalan terekenin eşit olarak pay edilmesiyle bulunacağından sebeple 3/12 olmaktadır. Bu örneğe göre alt soyun saklı payı ise yarısı olduğu için 3/24 olmaktadır. Anne ve babanın saklı pay oranı ise yasal miras paylarının ¼’ü olmaktadır. Örneğin B, murisin anne babasının ve eşinin hayatta olduğu bir durumda yine vefat eden kişinin 3 tane yasal mirasçısı bulunmaktadır. Kanuni düzenleme gereğince sağ kalan eş 2. Zümre ile birlikte mirasçı olması sebebi ile yasal miras payı oranı ayrı ayrı ¼ olmaktadır. Bu tarz bir durumda anne ve babanın saklı pay oranı 1/16’dır. Fakat saklı pay sahibi mirasçılardan sayılan sağ kalan eş, murisin altsoyu (1.zümre) veya anne ve babası ile (2.zümre) ile birlikte mirasçı olursa hayatta kalan eşin mahfuz hisseli mirası oranı yasal miras payının tamamı olmaktadır. Hayatta kalan eşin, miras bırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olması durumunda mahfuz hisseli oranı yasal miras payının tamamıdır (Mevcut kanuni düzenleme gereğince sağ kalan eş altsoyla birlikte mirasçı olduğunda yasal miras payı 1/2’dir. Bu nedenle saklı pay oranı da 1/2’dir. Sağ kalan eşin, miras bırakanın anne-babası ile birlikte mirasçı olması halinde mahfuz hisseli oranı yasal miras payının tamamıdır
Saklı payı murisin ölçüsüz tasarrufu nedeniyle ihlal edilen mirasçıların bu haklarını koruyabilmesi için başvurmaları gereken yol ‘’Tenkis Davası’dır.’’ Muris tarafından mahfuz hisseli mirasçıların haklarını yani mirastan alacaklarını ihlal eden tutumların iptal edilmesi ve bu nedenle mirasa yeniden eklenen mal varlıklarının saklı paylı mirasçılara iadesi ile açılan davalara tenkis davası denilmektedir. Miras Hukuku, başlı başına kendi alanında yetkinlik gerektiren bir hukuk dalı olması sebebiyle hukuki çarenin bir avukat aracılığıyla aranması hak kayıplarını önleyecektir.