Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları 13. maddesine malpraktis kavramını; bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi, hekimliğin kötü uygulanmasıdır’’ şeklinde açıklamıştır.
Malpraktis, hastaya yanlış tedaviyi uygulayan doktorun ve onun bağlı olduğu kurumun, hastanenin, hukuki sorumluluğunu doğurur. Bu hukuki sorumluluk karşımıza hem ceza hukuku bakımından bir ceza sorumluluğu hem de özel hukuk yönünden bir tazminat sorumluluğu gündeme getirir. Çünkü sağlıklı yaşam hakkı kişilerin en temel hakkı olup sağlıklı yaşamın devamı için hukuka uygun tıbbi müdahale büyük önem arz etmektedir.
Hekim tarafından hastaya uygulanacak olan hatalı veya eksik müdahale uygulanması o hasta açısından büyük acılara neden olan sonuçlar doğurabilir. Filvaki, bazen de gerçekten yanlış veya eksik müdahale sonucu geri dönüşü olmayan, telafisi imkansız ve kalıcı sonuçlar olup bu durum o hastanın bütün yaşamını etkiler hatta ölümüne dahi sebebiyet verebilir.
Hekimin hastaya hatalı veya eksik müdahalesi, öncelikle Borçlar Hukuku yönünden ‘’haksız fiil’’ ve ‘’sözleşmeye aykırılık’’ teşkil eder. Keza yüksek mahkeme Yargıtay İçtihatları da bu yönde olup özel hastanelerde hasta ile doktor arasında bir vekalet ilişkisi kurulduğunu kabul eder ve malpraktis vakalarının özel hukuk yönü bu içtihat doğrultusunda hareket eder.
Hasta tarafından, doktor veya hastane hatası nedeniyle bir zarar görülmesi durumunda, hem doktordan hem de onun bağlı olduğu kurumdan maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı saklıdır.
Nitekim, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2014/10131 E. , 2014/34506 K. sayılı ilamına konu olan bir somut olayda da, hastanın sezeryan ameliyatı sırasında doktorun hatalı müdahalesi nedeniyle bağırsağının delinmesi sonucu hastaya tazminat ödenmesi gerektiği ifade etmiş olup malpraktis durumunda hastanın hekimden ve onun bağlı olduğu kurumdan tazminat hakkının olduğuna hükmetmiştir.