İnsanlar yaşamlarını sürebilmek adına çalışırlar. Çalışan bireylerin iş hayatında farklı sorunlar meydana gelmekte ve bu sorunlar mahkemelere dava konusu olmaktadır. Bu yüzden günümüzde iş davaları hukuk alanında büyük öneme sahiptir. Ayrıca iş davaları hukuk alanında çok fazla olmakla beraber iş yükünü de arttırmaktadır. İş davaları özü açısından benzerlik taşısa da içerik anlamında farklılıklar barındırır.
İşçi ile işveren arasında iş hayatında birçok problem yaşanır. Bu problemler sonucunda işçinin ve işverenin haklı ve haksız fesih gündeme gelmektedir. Fesih sonucunda ise işçinin işveren aleyhine yönelttiği talepleri olmaktadır. Bu talepleri kıdem tazminatı, fazla mesai alacağı, UBGT günleri alacağı, çocuk parası, ayrımcılık tazminatı, yemek parası, yol parası olarak sayabiliriz ve taleplerin sayısını çoğaltabiliriz. Bu talepler sonucunda işçi ile işveren anlaşamaması sonucunda işçi davası söz konusu olmaktadır.
İşçinin taleplerini alamaması sonucunda dava şartı olan arabuluculuk aşamasından sonra yargılama süreci başlamaktadır. Yargılama süreci işçinin yukarıda belirttiğimiz taleplerini ileri sürmesiyle devam edecektir. İşçinin taleplerini ileri sürmesiyle işveren tarafı bu taleplere itirazda bulunacaktır. En önemli nokta burasıdır. Taraflar iddialarını ispatlamak amacıyla delillerini ileri sürecektir. Yargılama süreci bu delillere göre neticelenecek ve tamamlanacaktır.
İşçi iddialarını ispatlama konusunda her zaman işverene göre daha zayıf durumdadır. İşveren her zaman işçiye karşı daha organize daha planlı ve daha güçlüdür. İşveren gerekli tüm resmi kayıtları elinde bulundurmaktadır. Ancak işçinin böyle bir sistemi yoktur ve bazı resmi belgeleri elinde bulundurması da zaten imkânsızdır. Bundan kaynaklı işveren her zaman işçiye göre bir adım öndedir ancak burada da kanunlar işçiyi korumaktadır. Kanundan işçi lehine karar verme konusunda daha elverişlidir. Kanun tüm iddialarını işçi tarafında değil bazı iddialarının işverence ispatlanmasını öngörmektedir. İş hukuku kapsamında işveren yıllık iznin kullandırıldığını veya ücretin ödendiği ispatlamasını işverene yüklenmiştir.
İşçi açtığı davada kanunda belirtilen iddialarını ispatlamak zorundadır. Bu iddiaların işveren tarafından ispatlanması beklenmemektedir. Yukarıda da izah ettiğimiz gibi işçilerin resmi belgelere, kamera kayıtlarına ve dokümanlara ulaşımı imkânsız diyebileceğimiz bir noktadadır. İşçi sadece banka dekontlarına ulaşabilecektir. Bundan dolayı iddialarını ispatlamanın en büyük delili verilen ifade ve tanık beyanlarıdır. Verilen ifadeler ve tanık beyanları delil niteliğindedir ve mahkeme için büyük önem büyük arz etmektedir. İşçi, tanık beyanlarının ve verilen ifadelerin sayesinde birçok iddiasını ispatlayabilecek ve hakkını kazanabilecektir. Tanık beyanları ve verilen ifadeler işçi için yargılama sürecindeki en büyük delil niteliğindedir diyebiliriz. İşçi bu ifadelerin ve tanık beyanların gerçekliğine dikkat etmelidir. Tutarlı olmak zorundadır. Tanık beyanlarının iddialara duyum sonrası değil görerek bizzat şahit olması mahkeme huzurunda işçinin lehine olacaktır.
İş davalarında işçinin, başka bir mahkemede vermiş olduğu ifade kendisini bağlar. Şöyle örnek verecek olursak, ABC güvenlik şirketine dava açan Ahmet, aynı işverene dava açan Mehmet’in işçi alacağı davasında tanıklık yaparken eğer ‘’BİZ FAZLA MESAİLERE İLİŞKİN ÖDEMELERİMİZİ ALIRDIK’’ şeklinde ifade verir ise, bu ifade kabul anlamına geldiğinden kendi işçi alacakları davasında aleyhine delil olarak kullanılır. bu husus çoğu zaman unutulan ancak işçilerin aleyhine delil olarak kullanılan bir durumdur.
Makalemizin özünde ifade etmeye çalıştığımız gibi işçi tarafından verilen ifadeler mahkeme huzurunda delil niteliği taşımaktadır. İş davaları, basit gibi gözüken ancak birçok püf noktası olan davalardır. Bu davalarda hak kaybına uğramamak için İş Hukuku alanında uzman avukatlarımızdan hukuki destek almanızı tavsiye ederiz.