Günümüz ilişkilerinde kadınların en çok serzenişte bulunduğu durum erkeklerin özel günleri unutmasıdır. Bugün makalemizde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bu konu ile ilgili nokta atışı olan bir kararını anlatacağız. Özel günlerde hiç kuşkusuz kadınlar erkeklere oranla daha hassas, özel günleri daha önemseyen bir tavır sergiliyor. Erkekler ise bunun tam aksine bunu yapmak zorunda olduğu için yapıyor.
Evlilik birliğinde tarafların çocuk isteyip istememeleri kişisel bir tercih olmakla birlikte, eşlerin çocuk konusundaki fikirleri hakkında evlilikten önce bir konuşma gerçekleştirmiş olmaları ve karşılıklı beklentilerini birbirlerine açıklamış olmaları mümkündür. Tarafların bu evlilik öncesi konuşmada her ikisinin de çocuk istediği konuşulmuş olmasına rağmen, evlenme ile birlikte eşlerden birinin çocuk istemediğini ifade etmesi ile diğer eş hayal
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 132. maddesinde “Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün geçmedikçe evlenemez.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde yer alan 300 günlük süre hukukumuzda “iddet müddeti” olarak ifade edilmiştir. İddet müddeti veya iddet süresi; hukukumuzda boşanmanın ardından kadınların yeniden evlenebilmesi için kanunen beklemeleri gereken 300 günlük süre olarak
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda özel boşanma sebepleri 161 ile 165. maddeler aralığında düzenlenmiştir. Medeni Kanun’un 161. maddesinde düzenlenen; zina özel bir boşanma sebebi olup tahdidi olarak sayılmıştır. Mezkûr kanunun 161. maddesi; eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir şeklindedir. Özel boşanma sebebi olarak zinaya dayanılan, boşanma davalarında diğer eş, zina yapan eşten
Evlilik birliğinin devamında eşlerin birbiri yönünden korunmaya değer bir yararları bulunmaktadır. Bu yararın bulunmadığı takdirde mahkeme tarafından tarafların boşanmasına karar verilebilir. Nitekim, Türk Medeni Kanunumuz’ da boşanma sebepleri; genel ve özel boşanma sebepleri olarak ayrılmıştır. Örneğin; evlilik birliğinin temelinden sarsılması bir genel boşanma sebebi olup tarafların birbirini rencide edici, kırıcı, hakarete ulaşan bütün söz ve
Tarafların evlenmesiyle ortak hayat kurulmuş ve tarafların evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri mevcut duruma gelmiştir. Bu yükümlülükler, ortak hayatın sağlıklı şekilde ikame edilebilmesi için kanun koyucu tarafından düzenlenmiştir. Burada tarafların birbirlerine olan sadakat yükümlülüğü taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda ve boşanma davalarından çokça rastlanılan bir husustur. Hatta eşler birbirlerinden şüphelendikleri vakitlerde farklı ve hukuka uygun olmayan yollara başvurabilmektedirler.
Evlilik kurumunun en zor dönemi boşanma sürecidir. Bu süreçte bir yıldan daha uzun süreli evli olanlar eğer aralarında anlaşırlar ise anlaşmalı boşanma protokolünü hazırlayarak davalarını açmışlar ise tek celsede boşanabilirler. Ancak evlilikleri bir yıldan daha kısa süreli olan çiftler için işler o kadar da kolay değildir. Bugün size 1 seneden daha az süredir evli olan
Evlilik birliğinin sonlanmasına yol açan boşanma sebepleri Türk Medeni Kanununda yer alır. Bu sebeplerden bir tanesi olan fiili ayrılık sebebiyle boşanma, TMK’nun 166. maddesinde yer almaktadır. TMK’nun 166. maddesinde: “Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak
Eşlerin evlilik birliğine nokta koyarak boşanması halinde evlilik birliği içerisinde ödenen Bireysel Emeklilik Sigortası primleri edinilmiş mallara katkı olarak kabul edilir yani mal paylaşımına konu edilir. Eşlerin mal paylaşımında malın hangi mal grubuna ait olduğu çok önemlidir. Bireysel Emeklilik sonucu yapılan toplu ödeme ya da aralıklı maaş ödemelerinin de hangi mal grubundan sayılacağı, bireysel emeklilik